Pantolon Dikmeyi Hiç Öğrenmedim

Bu kafasız bedenlerin, bedensiz kafaların, bu yüzyıllarca toprağın altında uyumuş gövdelerin arasındaki ilk günüm. Kiminin kolları eksik veya hiç yok, kimin bacakları. Bu saçsız, tüysüz, yağsız muhteşem kaslı erkekler; kırışıksız kadınlar arasında bir sağa, bir sola yürüdüm gün boyu. Hepsi çırılçıplak ve taştan. Gözleri aynı yere bakıyor sürekli, sabit. Önünde durup dakikalarca seyredenlere de, bir göz ucuyla bakıp geçenlere de döndürmediler yüzlerini, bakışlarını. Sabit serinlikte tutulan odalarında taştan bedenleri benimkinden daha soğuk. Üzerimdeki ağır, kalabalık üniformam bunalttığı ve kimsenin olmadığı zaman aralıklarında, bu eksik bedenlerin, yarım uzuvların derilerine yüzümü dayayıp serinledim biraz. Ansızın giren bir ziyaretçi beni görse sapık olduğumu düşünebilir. Ben öyle düşünmezdim. Kafasından ayrılmış bir gövdeye bitiştirdiği yüzüyle o kişinin, eksiklik ve parçalanmışlık hissine teselli olmaya çalıştığını düşünürdüm. Eğer dokunmak yasak olmasaydı. Gün boyu ellerinden telefonları düşmeyen ziyaretçileri; flaşlarını kapatmaları ve onlara dokunmamaları konusunda uyarırdım. Aralarında tek tük de olsa yarım kollara, dizinden yarısı olmayan bacaklara, kafası boynundan ayrılmış bu gövdelere dokunmak isteyen oldu. Ayrılan uzvun bitiş yerini, kütleşmiş bir dirseği, parmakları olmayan ayakları ovalayan, gördüğümü anladıkları anda ellerini çekip, uzaklaşan ziyaretçiler oldu. Heykellerin bu kısa dokunuşları hissettiklerine inansam da gözlerinden ve olmayan göz bebeklerinden sevinç ışığı geçmemesine üzüldüm. Ziyaret saati bittiğinde, ışıklar ve kapılar kapandıktan sonra; televizyonda yeterince çıplak beden görmüyormuş, ellerinde fındık fıstık olsa üzerlerine atacakmış gibi saygısız davranan ziyaretçilerden ve tacizci gözlerinden kurtulmanın huzuruna kavuşacaklar. Tüm gün bozmadıkları duruşlarını bozacak, soğuk taşa yatıp dinlenecekler. Kafası, ağzı yerinde olanlar konuşacak. Elleri, kolları yerinde olanlar kimse görmezken yaptıkları nanikleri tekrarlayacaklar. Onları bu kutsal zamanlarında yalnız bırakırken yarın görüşürüz deyip el salladım. Bazılarının gülümsediğine yemin edebilirim. 

Karım bizi terk ettiğinden beri, kızımla ilk kez ayrı bir gün geçirdik. Karım, daha kızımız doğmadan onu terk etmeye kararlıydı. En azından kızımı benden almadı, bağışladı ve sadece bunun için bile kızamıyorum ona.  Bakıcıyı çok bekletmemek için aceleci davranıyorum. Servis şoförü, evimin sonunda olduğu yokuşun çok dik oluşundan dolayı beni yokuşun başında bıraktı. Eğimin ivmesine kapılan kollarımla sallana sallana iniyorum yokuştan. Yokuşun ortasında yuvarlanıp gitmesin diye bir ayağının ucu takozla sabitlenmiş çöp konteynerini görüyorum uzaktan ve onunla göz göze geliyoruz. Onu alıp eve götürmek konusunda tek bir saniye tereddüt yaşamıyorum. Çöp konteynerinin yanına bırakılmış, onu terekeden kişi birisi alır diye düşünmüş olmalı ki çöpe atmamış. Kimse almayacak olsa bile kirlenmesini istemedi belki de. Ayrılmakta zorlanmış ve kararını değiştirip geri döndüğünde onu bulmak daha kolay olsun diye atmamış da olabilir. Bilemiyorum. Bildiğim tek şey onu kızıma götüreceğim. Balkonlarında oturan kadınlar ve sokakta oyun oynayan çocukların bakışlarına aldırmadan alıyorum onu çöpün yanından. Kutsal bir emaneti, Olympos tanrılarından kabul edercesine şairane bir şekilde kaldırıyorum havaya ve hayatımıza hoş geldin demeyi de ihmal etmiyorum. Bu karşılaşmanın tesadüf olmadığına, plastik gözleriyle karşılaşır karşılaşmaz tekrar inanıyorum. Daha önce satın aldığım yapmacık, hepsi bir örnek, ruhsuz bebeklerden çok daha güzel bakıyor bana. İki kolu, iki bacağı da sökülmüş. Saçları yolunmuş, kel. Gözleri yeşil. Kirpikleri uzun. Kızımın oyuncak hali gibi, onu görünce çok sevinecek. Elbisesi yok. Kızım benden ona, kalan artık kumaşlardan elbise dikmemi isteyecek. Kızıma diktiğim çiçekli elbiselerin aynısından dikeceğim ona. Elbise dikmekte zorlanmıyorum. Pantolon dikmeyi hiç öğrenmedim.

AZİZE GÖKTAŞ

Tags from the story
, ,
Written By
More from Azize Göktaş

İşe Yarar Bir Şey

Okunma sayısı: 643 KÜNYE Yıl: 2017 Yönetmen: Pelin Esmer Senarist: Pelin Esmer,...
Görüntüle

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir