Son Akşam Yemeği

Aslında iki aydır tanıdığım adamın annesi ile tanışmak hiç benlik bir durum değil. Ama onda kendimi alamadığım bir durum söz konusu. Öncelikle fazlasıyla ince, naif ve düşünceli bir adam. Uzun boyu, açık kumral teni, ela gözleri ile okulun gözde çocuklarından. Esmer erkekler her zaman daha çok dikkatimi çekse de, Caner’in aurası bir başka yansıyor etrafa.

Buluşmaya giderken Caner, belki de müstakbel kayınvalidem ile tanışacağımdan bahsetse de, onu çok ti’ ye almadım. Caner ile dolu dolu iki ay geçirmiş olsak da onda içime sinmeyen, kelimeler ile anlatılmayacak bir durum söz konusu. Geçmiş tecrübelerim yaşadığım bu duyguyu anlamlandıracak kadar çok değil.

 Bilmiyorum belki de çok mutlu olduğumdan, içinden bir bit yeniği çıkmasından korkuyorum.

 Çok sevmek aynı zaman da çok korkmak değil midir? Kaybetmekten korkmak, yanılmaktan korkmak, vazgeçmekten korkmak. Bence âşık olmak kalpten çok beyni yoruyor. Seksen altı milyon nöronun, Caner ile yaptığı savaşta sonuca ulaşmaya belki de az kaldı.

Caner’de, ben de tıp fakültesi son sınıf öğrencisiyiz. Sınıflarımız farklı olduğu için sohbet etme imkânımız İntörn’de aynı bölümde çalışmaya başlamamız ile oldu. İçimden, ben bu çocuğu nasıl kaçırdım, diye çok sordum. Caner zeki, çalışkan ve öz disiplini fazla olduğu için partilere katılmaz, sosyal ortamlarımıza pek girmezdi.  Sanırım tek nedeni buydu.

İlk konuşmamızı hastanenin bahçesinde bir nöbet gecemizde yapmıştık. On dakikalık kahve molamız vardı ama ben ona bütün geçmişimi, sevdiğim yemekleri, favori renklerimi bile anlatmıştım. Çınar ağacının altında, hafif esen rüzgârda savrulan saçlarımı izleyen Caner, hafiften gülümsemiş,  sadece beni dinlemişti.

En çok gözlerimi beğenen Caner, her buluşmamızda mavi gözlerime şiirler okuyordu.  Annesinin gözlerine benzerliğinden dolayı da, bana olan hayranlığının arttığından bahsediyordu. Arada bir annesinden bahsetse de aile bağlarına fazla girmez, bu konuda ben de üzerine gitmezdim.

İlişkimiz ikinci ayına ulaştığında artık annesi ile tanışmam gerektiğinden, beni kendisine çok yakın hissettiğinden bahsetti. Caner’e olan bağım oldukça artmıştı. İlk defa bir sevgilimin annesi ile tanışacak olmak da benim elimi ayağımı dolandırıyordu.

Saatlerce ne giyeceğimi düşündükten sonra klasikten yana şansımı denedim. Klasik her zaman iyidir, her ortamda kendisine yer bulur diye düşünerek; siyah, belden oturan, dizimde biten elbisemi giydim. Altına hafif topuklu, vizon rengi ayakkabılarımı tercih ettim. Böylece Caner’den uzun görünmeyecektim.  Kumral ve belimde olan saçlarıma inci tacımı taktım ve Caner’in bana aldığı zarif bir kolye ile kombinimi tamamladım. Makyaj yapmak için kendimi her zaman genç hissederdim ancak özel bir gece olacağı için rimel ve rujumu eksik etmedim.

Saat sekiz de Caner beni kapının önünden aldığında ellerim heyecandan buz gibiydi. Caner beni görür görmez bakışları ile ne kadar beğendiğini belli ederek önce süzdü, daha sonra yanağıma bir buse kondurarak her zamanki inceliği ile kapımı açtı. Nereye gideceğimizi sormadan yola odaklandım. Bir an önce bu gece bitsin diye bekliyordum.

Şehirden biraz uzaklaştığımızı anlayınca tedirgin olmaya başlayacakken, Caner bir inşaat alanında durdu. Arabadan indi, sadece beni izle diyen bakışları ile ellerimi ellerinin arasına aldı. Sıcaklığı ellerimle birlikte, kalbimi de ısıtmaya yetmişti.

 İnşaat alanında birçok yapılı ancak sahipsiz bina arasından üzerinde A blok yazılı bir binaya girdik. İkinci katına yeni çıkmıştık ki, Caner önümden bir manevra yaparak henüz kapısı olmayan bir eve girdi. Ben daha bunun şokunu atlatamamışken kapının hemen karşısında bulunan, salonun ortasındaki masayı gördüm. Masanın üzerinde duran şamdandaki mumlar karanlık geceyi aydınlatıyordu. Bu görüntü benim içimi titretse de sadece susuyor, Caner’in ne yapacağını bekliyordum.

 Beni üzerinde birçok yemeğin bulunduğu masaya doğru yönlendirdi, sandalyemi çekerek masada ki yerimi belirledi. Kendisi karşıma geçti ve masada bulunan üçüncü sandalyenin sahibini, yani annesini büyük bir merak içinde beklememe sebep oldu.

 Mozzarellalı kuşkonmaz salatası ile yanıma gelerek birkaç kaşık tabağıma koydu. Boş sandalyeye doğru ilerledi, tabağa doğru yöneldi birkaç kaşıkta burada bulunan tabağa koydu. O an her şeyi hala anlamamıştım. Ta ki Caner’in, annesinin bardağına içecek koyup, boş sandalyeye gülümseyene kadar. Sonra bana döndü ve annesinin kendisi küçükken yaptığı pankeklerden, birlikte gezdikleri şehirlerden ve babasının iflah olmaz şiddetinden bahsetmeye başladı.

 Hatta öyle ki bir kavgalarında Caner henüz altı yaşındayken, annesinin gözü önünde dördüncü kattan babası tarafından itildiğini, ancak annesinin melek olarak yanına geri döndüğünü söyledi. Babasının müteahhit olduğunu, en son bu siteyi yaptıktan sonra da ortadan kaybolduğundan bahsetti.

 Bedenimdeki ve aklımdaki ıstırabı anlatmama imkân yoktu. Hayattaki bütün tercihlerimi kendim yapmıştım ve hiçbirinden pişmanlık duymamıştım. Caner’i tercih etmiş olmak beni pişmanlığa her geçen saniye korkularımla birlikte sürüklüyordu.

 Caner, birden sehpanın üzerinde sahipsiz gibi görünen, uzun zamandır tozu alınmamış pikaba doğru yaklaştı ve Estatic Fear’den A Sombre Dance’ı açtı. Bu en sevdiği gruptu ve neredeyse tüm şarkılarını ezbere bilirdi.

Boş sandalyedeki hayali annesini dansa kaldırarak, odanın ortasında, düğününde dans eden damat edasıyla salınmaya başladı. Ben ise şaşkınlıkla içimdeki harareti alması için bir yudum içtiğim vişne suyunu masaya geri bıraktım.

 Nöronlarım kaçma planı yapma hazırlığıyla, korkularımla savaştı. Caner’in yüzündeki saçma sapan huzuru gördükten sonra, titreyen ellerimi nereye koyacağımı bilemeden sadece onu izliyordum.

 Babasının nasıl kaybolduğunu düşünürken, birden vücudumun uyuştuğunu, gözlerimin kısıldığını hissettim. Sağa doğru yüzümü çevirdiğimde duvardaki çerçevede, Caner’in yaklaşık beş yaşlarında bir fotoğrafını gördüm.

Yanında ki solgun, uzun boylu ve gözleri mavi olan kadın annesi olmalıydı.

Bu geceden hatırladığım son sahneydi.

Written By
More from Hilal Yalın

AFFET

Okunma sayısı: 598 “Affedemiyorum İlyas, affedemiyorum. Neden anlamıyorsun?” “Hayatım seni anlıyorum. Ya...
Görüntüle

1 Comment

  • Öncelikle çok beğendiğini söylemek isterim.kalemine sağlık. Gam klasik bir evlenme teklifi gelecek diye düşünürken ters köşe yapan beklenmedik bir sonla bitti benim için. Ki böyle hikayeler hep ilgimi çeker. yazarlık yolunda güzel adımlar attığını görüyorum ve sana imreniyorum. Umarım ilerde başarılı imza günlerinde önünde kuyruklar olan bir yazar olursun. Ya da istediğin her ne ise 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir